top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıFatih Küçükuysal

Saç Boyalarındaki Tehlikeler, Doğal Boyar Maddelerin ve Kınanın Kimyasal Özellikleri


Özet

Vücutta renk pigment yapımının azalması, saçların kırlaşmasına neden olmaktadır. Saçlarda beyazlama son yıllarda erkeklerde karizmatik görüntü olarak algılansa da kadınlarda hala bir yaşlılık belirtisi olarak görülmektedir. Bu yüzden erkek kadın farketmeksizin birçok insan saç boyatmakta veya evde sentetik boyalarla kendi boyamaktadır. Peki, kimyasal boyaların içeriği nedir ve ne gibi zararları vardır? Bu makalemde sentetik saç boya maddelerini ve onun alternatifi doğal boyar maddelerini ve kınanın kozmetik ve tıbbı özelliklerini açıklamaktayım.


Saç boyalarının kimyası

Kimyasal saç boyalarındaki etken maddeler saçın dış katmanını oluşturan kütikülpulcuklarını açarak orta katmanda bulunan korteks keratin liflerine bağlanır ve boyamayı sağlar. Sabitliyicilerle birlikte kalıcılıkları fazladır. Günümüzde yaygın olarak kullanılan oksidant boyalar, peroksit, amonyak ve p-fenilen diamin (PPD) içerdiklerinden deriye ve saç tellerine büyük zarar vererek deride hassasiyet, yanma, saç tellerinde kuruma ve kırılma yapmaktadır. Aşağıda bazı bilimsel araştırmaların sonuçları verişmiştir:


Sağlık-Sen tarafından hazırlanan raporda saç boyası kullanan kadınların mesane ve lösemi kanserine yakalanma risklerinin kullanmayanlara oranla %70 daha fazla olduğu kaydedilmiştir.

De Sanjose ve ark., kadınlardaki lenfoma kanserinin kabaca %10’nun saç boyasından kaynaklanabileceğini bildirilmiştir. Dinarda ve ark., 1978 yılında yaptıkları çalışmada bazı oksidadif saç boyalarının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini ortaya koymuşlardır. Zheng ve ark., 2002 yılında saç boyası ürünlerinin kullanımı ve göğüs kanseri riski üzerinde 608 vakada çalışma yapmışlar, sentetik saç boyası kullanan kişilerin gögüs kanserine yakalanma riskinin artığını tespit etmişlerdir. Kiese ve Rauseher 2004 yılındaki çalışmalarında saç boyalarındaki p-toluen diamin adlı sabitleyici kimyasal maddenin absorpsiyon (emilimi) durumunu incelemişler, belli oranda p-toluen diamin maddesinin insan derisi tarafından emildiğini tespit edilmişlerdir. Brancaccio ve ark., 2002 yılındaki çalışmalarında siyah kına içersindeki PPD miktarının %15,7 olarak yüksek tespit etmişlerdir.


PPD, en çok koyu tonlarda kullanılmaktadır. Saç boyası şirketleri, doğal bir görünüme sahip uzun süre kalıcı saç rengi sağladığı için yaygın olarak bu kimyasal riskli maddeyi kullanmaktadır. PPD, yutulduğunda oldukça toksiktir. PPD, hidrojen peroksit ile tepkimeye girdiğinde, Bandrowski bazı adı verilen mutajenik (DNA'yı bozan) ve muhtemelen kanserojen olan bir maddeyi ortaya çıkarır. Kanıtlar, PPD’nin güçlü bir cilt irritanı olduğunu doğrulamaktadır. En yaygın beşinci cilt alerjeni olan bu maddenin çeşitli kimyasal adları vardır. Bunlar; p-phenylene diamine (p-phenylenediamine, para-phenylenediamine, 4-aminoaniline; 1,4-benzenediamine; p-diaminobenzene; 1,4-diaminobenzene; 1,4-phenylene diamine).


“Bitkisel – organik” olduğu iddia edilen saç boyalarına da kanmamak gerekir. Kapaklarında DDP bulunmadığı yazan ürünlerin içeriklerinde açıkça p-fenilendiamin (PPD) maddesinin olduğu yazılmaktadır. “Hint kınası” olarak aktarlarda satılan sözde doğal kınaların ambalaj içeriğinde yazmasa da içeriğinde PPD olduğu web sitelerinde belirtilmektedir.


Doğal boyalar

Doğal boyalar, sentetik saç boyaları gibi saç teli ve saç derisinin içine nüfuz etmez. O yüzden de renk haslıkları zayıftır, yıkamayla ve kıl dış dokusunun azalmasıyla zamanla akarlar ve beyaz saçı da tam olarak kapatamazlar. Ancak saçın genel bütünlüğünü ve sağlığını bozmaz, saçı yıpratmaz ve deride alerjik etki yapmazlar (Yine de doğal maddeleri kullanmadan önce aynı sentetik boyalar gibi bilek içi testi yapılması önerilir). Doğal saç boyaları kına başta olmak üzere çeşitli bitki ekstraktlarından elde edilir. Doğal boyalardan en bilineni kına (Lawsonia inermis) bitkisine ek olarak aşağıdaki doğal renk vericiler de kullanılır ve bunlar kına ile karıştırılarak değişik renk tonları yaratılabilir.


Ceviz (Juglans regia L. ) yaprakları ve kabuklarında bulunan Juglone pigmenti, lawsone pigmentinin izomeridir (Aynı kimyasal bileşime sahip olup, atomları arasındaki bağlantı yapıları farklı bileşikler). Kahverengi tonlarını, özellikle koyu kumral, kestane rengini verir.


Kök boya (Rubia tinctorum L.) Rubiaceae familyasından çok yıllık bir bitkidir. Anavatanı Akdeniz bölgesidir. Anadolu'da çok değişik isimleri vardır. Dünya'da “Türk kırmızısı” adıyla bilinir. İplik boyamacılığında kullanılan ilk bitki oldan kök boya, Manisa’daki Alaşehir kentine isim vermiştir. Kızıl kırmızı tonlarını verir. Kozmetikte saç boyamaya ek olarak dokumacılıkta, besin ve ilaç endüstrilerinde boyar madde olarak da kullanılır.


Kızılağaç (Alnus glutinosa L.) yapısında kateşik tanen adlı boyar madde bulundurur. Yayılma alanı olarak çok geniş bir coğrafi yayılış alanına sahip ağaç, Türkiye’de en fazla Karadeniz sahil ormanlarında görülür. Değişik metal tuzları ile değişik renkler verir, özellikle Fe2+ iyonuyla koyu mavi renk elde edilir.


Muhabbet çiçeği (Reseda luteola L.) yapısında luteolin adlı boyar madde bulundurur. Günümüzde sentetik olarak elde edilen madde, yünü ve ipeği sarıya boyar. Bu boyar madde sülfürik asitte iyi çözünürken suda az, alkol ve eterdeyse çok az çözünür. Boyacılıkta daha çok çiçek açan üst dalları kullanılır.


Havacıva otu (Alkanna tinctoria L.) alkannin adlı boyar maddeye sahiptir. Bu boyar madde 220 0C’de parçalanır, suda çözünmez. Alkol, eter, asetik asit, kloroform ve yağlarda iyi çözünür. Mordanlı ve mordansız boyamalar yapmak mümkündür. (Mordan, özellikle kumaş boyacılığında renkleri sabitleme, boyaların solmaz şekilde elyafa bağlanmasını sağlayan ve genellikle değişik renkler elde etmeye yarayan yardımcı maddeldir. Doğal boyamada mordanlama maddelerinin başında; Şap (potasyum-alüminyum sülfat), kalay (kalay klorür), krom (potasyum bikromat), demir (demir sülfat) ve bakır (bakır sülfat / göztaşı) gelir). (Bu mineral tuzların insan ve çevre sağlığına olumsuz etkisi başka bir konudur).


Kına adı ve tarihi

Kına / henna (Lawsonia inermis) bitkisinin Latince adı, bitki ve hayvanların bilimsel adlandırılmasının öncüsü olan İsveçli bilimci Linnaeus tarafından verilmiştir. Kına adı bilim insanının doktor ve botanikçi arkadaşı Isaac Lawson adına binaen verilmiştir. İngilizce (Henna) ve Türkçeye, Arapçadan (Hınna) geçen kınanın Hint dilinde adı mehndi olarak dillendirilir.


Kına, Hindistan, Kuzey Avustralya ve Kuzey Afrika ülkelerinde bulunan dikenli kına ağacının yapraklarının kurutulup öğütülmesiyle elde edilir. Bronz Çağından beri doğal bir boya ve ilaç olarak kullanılmıştır. Hindistan’da ve çöl ikliminin hâkim olduğu bölgelerde serinletici etki yaratması nedeniyle özelliklere ayaklara yakılmıştır. Antik Mısır döneminde mumyalarının tırnaklarının ve sargılarının kına ile boyandığı bildirilmiştir. Birçok kültürde çeşitli ritüellerde de kullanılmaktadır. Bizim kültürümüz de dâhil birçok kültürde kınanın kişileri nazardan ve kötülüklerden koruyacağına, şan ve bereket getirdiğine inanılır. Bir diğer anlamı da adanmışlıktır.


Kına kimyası ve tıbbi özellikleri

Bitkide lawsone (C10H6O3) adı verilen bir pigment vardır. Kızıl turuncu renk veren bu pigmentin kimyasal adı hennotannik asit (2-hidroksi-l, 4-naftokinon) olarak adlandırılır. Zayıf bir asittir. Lawsone molekülü, naftalinin moleküler yapısına çok benzer.


Kınada bulunan alkaloid, trimoterpen ve tanen gibi maddelerin antiinflamatuar (iltihap önleyici), yara kurutucu ve epitelizasyonu teşvik edici (Zedelenmeye uğramış yüzeyin epitel hücrelerinin çoğalmasıyla oluşan iyileşmesi) etkileri vardır. Lawson gibi naftokinon türevi boyar maddelerin antibakteriyel ve antifungal (mantar karşıtı) etkinlikleri gözlenmiştir. Fareler üzerinde yürütülen çalışmalarda kınanın antitümoral (kanser karşıtı) etkinlik gösterdiği belirtilmiştir. Hindistan’da geleneksel halk hekimliğinde antihelmentik olarak kullanılan kına üzerinde yapılan bir in-vitro (Laboratuvar ortamında ya da yapay koşullarda) çalışma sonucunda kınanın antiparaziter (parazitlere karşı) olduğu saptanmıştır. İçerdiği fenolikler ve flavonoid maddeler ile mükemmel bir antioksidan (oksitlenme-hücre paslanması karşıtı) kaynağıdır. Köklerinin gonore (bel soğukluğu) ve herpes (uçuk) enfeksiyonu için kullanıldığı, ve Hindistan’da bulunan indigo (çivit otu) karışımından hazırlanan dekoksiyonun (ekstraksiyon yöntemlerinden biri. Droga soğuk su eklenerek kaynatılması ile hazırlanan karışım) ise güçlü bir abortif (Hastalığın seyrini dışarı atarak erkenden sonlandıran madde) olduğu rapor edilmiştir. Yapraklarından hazırlanan dekoksiyonunun diş eti iltihabında gargara olarak kullanıldığı belirtilmiştir. Saçlarda bit ve kepek oluşumunu engellemek amacıyla da uygulanmıştır. Bunlara ek olarak antidiyabetik (Kan şekerinin anormalleşmesine karşı), tüberkülostatik (Deri veremini durdurucu), analjezik (Ağrı kesici), antiviral (Virüslere karşı) etkinliklerinin bulunduğu da saptanmıştır.


Ünlü Türk hekim İbn-i Sînâ’nın El Kânûn Fi’t-Tıbb adlı eserinde kınadan ayrıntışı olarak bahsedilmektedir. Kaynatılmış kınanın yangılı ve balgamlı şişleri kurutmada, haricen uygulandığında ateş yanıklarında, kına çiçeğinin felç ve sinir ağrılarında, yağının fiziksel güçsüzlükte, ağızda çıkan yaralarda ve fistüllerde, rahim ağrılarında ve sirke ile karıştırılarak haricen başa tatbik edildiğinde baş ağrısında kullanıldığı bildirilmiştir.


Kına ve boyama

Kına, eski çağlarda Kıbrıs’ta tedavi edici özelliğinin yanı sıra sabun otu (Saponaria officinalis) ile karıştırılarak saç boyamada kullanılan bir kozmetik ajan görevi de görmüştür. Sabunotu, geçmişte doğal sabun yapmak için kullanılmıştır. Bitkinin yaprakları ve kökleri suda bekletilerek içerdikleri saponin adlı kimyasal maddenin suya geçmesiyle sıvı sabun üretilmiştir. Tarihsel olarak narin veya eşsiz tekstiller temizlemek için kullanılmıştır.


İpek, yün ve deri, kumaş boyamak için kullanılan kına, saç ve deri için de (dövme, tattoo) boyar maddedir. Sentetik boya maddelerinin ortaya çıkmasından sonra kullanımı azalmıştır. Çünkü sentetik boyalar, bulunabilirlikleri, ekonomik, parlak tonları ve mükemmel renk haslığı özellikleri nedeniyle tekstil renklendiricileri olarak çekicidir. Ancak bilimsel araştırmalarla sabittir ki bu sentetik renklendiricilerin bazılarının insan sağlığına ve çevreyezararlıdır.


Kına, saç ve derideki keratin gibi protein yapılarla tepkimeye girerek kalıcı kızıl bir iz bırakır. Bu iz kalıcı olsa da saç ve deri hücreleri yenilendikçe üst kısmını döktüğü için ve yıkandığı için zamanla düşer.


Avrupa Tüketici Güvenliği Bilimsel Komitesi (EU SCCS), kınayı boyama işlemi geleneksel tarzda yapıldığı takdirde güvenli bir saç ve cilt renklendiricisi olarak kabul etmiştir. Lawson'un maksimum içeriği %1,4 ile sınırlandırılmıştır. Kına olarak sınıflandırılan ürünlerde diğer bileşenlerin varlığına izin verilmez.


Kına taşı ve riskleri

Kına taşı hakkında literatürde yeterli bilgi olmamasına karşın bazı bilimsel kaynaklarda kına taşı çözeltisini yanlışlıkla yutan bir çocuğun zehirlenme belirtilerinin olduğu ve operasyona alındığı belirtilmektedir. Tam kimyasal içeriğinin bilinmediği ancak aktarlarda satılan bazı kına taşlarında yoğun PPD zararlı maddesi olduğu tespit edilmiştir.


Kınanın boyama için hazırlanması

Lawsone pigmenti suda kısmen çözünür. Geleneksel olarak, kına tozu, sıcak su (Saç güçlendirici, parlatıcı, renk koyulaştırıcı, mikrop öldürücü ve boyaya sabitlik katıcı da olan adaçayı ve ceviz kabukları ve/veya siyah çay, türk kahvesi, tarçın ile demlenmiş hali) ve sirke gibi hafif asitli bir çözelti ile karıştırılıp çamur kıvamı yapılarak saça ve cilde uygulanabilir. Çeşitli tonlar elde etmek için kök boya vd. doğal renklendiriciler ile de karıştırılabilir.


Derleyen: Kimyager Fatih KÜÇÜKUYSAL


Kaynaklar

1. Geçmişten Günümüze Kına (Elif Gizem Karaca1, Sevgi Şar) Lokman Hekim Tıp Dergisi 2016; 6(2):30-37

2. Ceviz (Juglans Regia L. ), Kızılağaç (Alnus Glutinosa L.), Havacıva Otu (Alkanna Tinctoria L.), Muhabbet Çiçeği (Reseda Luteola L.) Ve Kök Boya ( Rubia Tinctoria L.) Ekstraktlarının Doğal Saç Boyama Özelliklerinin İncelenmesi Ve Boya Reçetelerinin Hazırlanması (Birnur DEMİR) T.C. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya ABD yüksek lisans tezi

3. Safety and bioactivity assessment of aqueous extract of Thai Henna (Lawsonia inermis Linn.) Leaf (Orawan Khantamat, Nahathai Dukaewa, Chiang Mai, Jirarat Karinchai, Teera Chewonarin, Pornsiri Pitchakarn &Piya. Journal of Toxicology and Environmental Health, Part A

4. Color and chemical constitution of natural dye henna (Lawsonia inermis L) and its application in the coloration of textiles (M.A. Rahman, Bhuiyana A.Islama A. Alia M.N. Islam) Journal of Cleaner Production

5. Enumeration of dyes (Har Bhajan Singh, Kumar Avinash Bharati) Handbook of Natural Dyes and Pigments

6. The Henna pigment Lawsone activates the Aryl Hydrocarbon Receptor and impacts skin homeostasis (Lozza, L., Moura-Alves, P., Domaszewska, T. et al.) Sci Rep 9, 10878 (2019).

7. Kına Taşına Bağlı Dispne: Nadir Bir Pediatrik Trakeotomi Nedeni (Selis Gülseven Güven) Turk Arch Otorhinolaryngol 2017; 55: 38-40


1.019 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page