Eski çağların insanları, yazının bulunmasından çok önce gökyüzündeki cisimleri gözlemlemeye başladı. Tarım yapmaya başladıktan sonra ekinoks ve gündönümün önemini çok erken kavradılar. Yaklaşık 6000 yıl önce Mezapotamya bölgesinde Ur, Uruk, Babil gibi görkemli şehirleri inşa eden Sümerler muhtemelen ayın devrelerine dayalı bir takvimi ve astrolojiyi kullanan ilk medeniyetti.
Astronomiyle ilgili bulunan ilk tablet M.Ö. 8. yüzyılda tarihlenir. Bulunan bir tablet, Nebu-nassar’ın krallığı ile M.Ö. 317 yılı arasında, yani 400 yıl boyunca, Babil’de meydana gelmiş tüm ay tutulmalarını gösterir. Bazı tabletler, günlük gözlemleri içerir ve böylece astronomiyle ilgili gök günlüklerini oluştururlar. Bu metodik gözlemlerin yapılmasıyla eşzamanlı olarak çok karmaşık matematiksel astronomi de gelişir. Bir kule üzerinde yükselen büyük yapılar olan “Ziguratlar”ın da astronomların çalışmasına olanak verdiği bilinmektedir.
Mısırda M.Ö. 3000 yıllarında yalnızca tapınaklarda inisiye özel eğitim alanlara öğretilirdi. Zamanı ölçmekle görevli devletin astrologları olan özel rahiplere, “saati gözlemleyen” anlamında “horoscopoi” denmekteydi.
Astroloji, en erken dönem olarak İskenderin keşiflerine dayalı Helenistik dönemde ortaya çıkmış gözükmektedir. Burada Mısırlıların, Doğuluların ve Yunanlıların yardımıyla bağlantılı olarak uygun bir zemin kurulmuştu.
Knappich’e göre astroloji, “Batı yıldız ilmi, Mısır tapınaklarının bilgeliği, Babil astronomisi, matematik ve natüralist Yunan felsefesinin karşılaşmasının tipik bir sonucudur.
Eski Yunanda gökbilim geleneği, Thales’ten (M.Ö. 640 – M.Ö. 548) Anaksimenes’e, Pisagor / Pythagoras (M.Ö. 6 yy.) ve öğrencilerine doğum anında gökyüzünün geometrisi incelenmiştir. Empodekles dünyanın 4 temel unsuru (Ateş, Toprak, Hava ve Su) kavramını ortaya koymuştu. Hipokrat da hastalıkların mevsimlere bağlı evreleriyle ilgilenmiş ve 4 mizaç belirlemiştir. Platon (Eflatun) da astrolojinin gelişiminde etkili olmuştur. Helenistik Astroloji, günümüzde yaygın kullanılan Batı Astrolojisinin temelini oluşturmaktadır.
Ortaçağ’a kadar astronominin başvuru kitabı olan Almagest’in ve bir coğrafya kitabının yazarı olan ünlü astronom Klaudios Ptolemaios (MS 85 – 165), astrologların temel kitabı haline gelen 4 ciltlik Tetrabiblos’ta bilgileri bir araya getirmiştir.
Romalılar Doğuya ait pek çok farklı din ve yıldız öğretilerine karşı çıkmamışlardı. Cicero (M.Ö. 106 – 43) birçok yazısında astrolojiyi konu almıştır. Astrolojiye olan ilgi, daha sonradan Tiberius’a bağlanacak olan ünlü astrolog Thrasylles’in saray erkanına katılmasıyla oldukça güçlenmiş ve tüm Roma toplumunda moda haline gelmiştir.
Araplar “Arap Noktaları” başta olmak üzere horoskop tekniğine matematiksel olarak birçok önemli katkıda bulunmuşlardır. Şarlman, astroloji ve kronolojiyle oldukça ilgiliydi. V. Charles’ın 6 astroloğu vardır. VI. Charles, XI. Louis, Maceristan Kralı, İmparator III. Friedrich, hepsi astrolojiyi kullanır ve bazen kendileri de öğrenirlerdi.
Aydınlanma döneminde aklın her şeye kadir olduğu ve düşünsel hayatın bilimlerin gelişimine dayandığı görüşü hakimdir. Bütün bu rasyonalist hareketlere karşın birtakım gizli oluşumlar kadim okült bilgileri bünyelerinde tutar. Astroloji bu şekilde felsefi öğretilerin içinde simgesel olarak korunmuş olur. 1930’lu yıllara gelindiğinde astroloji günlük basında yaygınlaşmıştır. Günümüzde özel yazılımlı bilgisayar programlarının kullanıldığı astrolojinin birçok ekolü ve çeşitleriyle 20. Yy’da tüm kıtalara yayıldığı görülmektedir.