

Holism; bütünün kendisini oluşturan parçalardan öte bir şey olduğu görüşünü öne çıkaran felsefi yaklaşımların ortak adıdır. Bu yaklaşıma göre bütün sadece bileşen parçalarının analiziyle anlaşılamaz. Gerçeği duyabildiğimiz, görebildiğimiz tüm unsurlar bütünlüğü oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında bütünsel yaklaşım, tıp uğraş alanı içinde de geçerliliğini korumaktadır.
"Bütün iyi olmadan parçayı iyileştirmek mümkün değildir." –Platon
Bütünsel (holistik) sağlığın iddiası, insanın beden, akıl ve ruhtan oluşan çok boyutlu bir varlık olduğu, tek tek organlara ve sistemlere indirgenemeyeceği ve insanın tüm bu parçaların toplamından daha fazlası olduğudur. Bu yönleriyle bütünsellik, gerek fiziksel bedeni kendi içerisinde, gerekse zihin ve fiziksel bedeni birbirinden ayıran biyomedikal modelin aşılarak, insanın parçalara ayrılmadan tüm varlığıyla ve şahsiyetinden soyutlanmadan ele alınmasıdır.
Bütünsel sağlık sisteminde hastalığın nasıl tedavi edileceğinden önce, insanı hasta eden süreçlerin tespit edilmesidir. Hastalıkların seyrinden çok, hastalığı doğuran nedenleri sorgulayarak öncelikli olarak bu nedenlerin ortadan kaldırılması gerektiğini savunur. Tek tek bütünü oluşturan parçaları değil, o parçaların oluşturduğu bütünü ve parçaların birbiriyle karşılıklı etkileşimini, yani bütünün kendisini görmeyi önemser.
Holistik Sağlık ana teması “Hastalığı nasıl tedavi ederiz” değil, “Sağlığı nasıl koruruz”dur.
Bu anlamda bütünsel tıbbın temel meselesi hastalık değil, sağlıktır.Bütünsel tıp insanların birbirleriyle ve çevreleriyle ilişkilerinin, yaşam tarzlarının, zihinsel durumlarının genel sağlıkları üzerindeki belirleyiciliğine vurgu yapar. Hastalık, tüm bu unsurlardaki dengesizlikten kaynaklanır. İnsan, kendi içinde bu dengesizliği yenebilecek iyileşme potansiyeline sahiptir.
"Tedavi edici modern tıbbın her gün dev adımlarla ilerlemesine rağmen çoğumuz “hastayız.”
Kanser, kalp sorunları, hipertansiyon, diyabet gibi hastalıkların yanı sıra, kronik ağrılar, bel ve boyun fıtığı, uykusuzluk, yorgunluk, hafifinden ağırına depresyon yaşam kalitemizi tehdit ediyor. Aşırı tüketici ve hızlı yaşam tarzı, fast-food, paket ve konserve yiyeceklere katılan katkı maddeleri, kimyasal olarak kirlenmiş su ve hava, ölçüsüz ilaç kullanımı ve çılgın stresli günlük yaşam tarzı insan sağlığının bozulmasına yol açıyor.
Doğru olanı, kişi henüz hasta olmadan, yüksek maliyetli ve uzmanlık gerektiren tedaviler yerine, koruyucu sağlık önemleriyle sağlıklı ve iyilik halinde ( wellness ) kalmak. Hem bedensel hem de zihinsel tam sağlıklı olmak.

Tıp, eski adıyla “tebabet”, İnsan sağlığının sürdürülmesi ya da bozulan sağlığın yeniden düzeltilmesi için uğraşan, hastalıklara tanı koyma, hastalıkları sağaltma (tedavi etme), ve hastalık ve yaralanmalardan korumaya yönelik çalışmalarda bulunan birçok alt bilim dalından oluşan bilimsel disiplinlerin şemsiye adıdır. Fiziksel – Zihinsel – Enerjisel – Ruhsal – Çevresel öğelerin birbirinden ayrılmaz bütün oluşturduğu anlayışına sahip Bütünsel / Holistik / İntegratif Tıp sağlık felsefesinde, parçaları tek tek anlamaktan daha çok, bütünü ele almak ve sorunun temeline inmek esastır.
Günümüzün ve geleceğin sağlık anlayışı olan bu sistemde Modern Batı Tıbba ek olarak geleneksel, tamamlayıcı yöntemler beraber kullanılır. Ayrıca diğer bilimsel yöntemlerden ( psikoloji, sosyoloji, sosyal hizmet, eğitim, doğal – dönüştürülür tarım vb ) ve sanattan yararlanılır. Hastalık – semptom bazlı kategorik değil; kişiye, onun zihin ve beden-metabolizma yapısına özgü tedavi önerilir.
Bütünsel Sağlık Felsefesinde ( Bütünsel / Holistik = Bedensel + Zihinsel + Enerjisel + Ruhsal + Çevresel ) parçaları tek tek anlamaktan daha çok, bütünü ele almak ve sorunun temeline inmek esastır. Temeli kadim medeniyetlerden gelen bu öğreti aslında bizim doğamızdır. Yeni ve sıra dışı bir uygulama değildir. Günümüzde de tekrar gündeme gelmekte ve güçlenerek yaşamın her alanında görünür olmaktadır.
Makrokozmozda ( Evren ) olan her şey mikrokozmozda da ( İnsan ) vardır. Her ikisi de ritimlere, döngülere sahiptir. Gezegenler de, maddeyi oluşturan atom ve atom-altı parçacıklar da, enerji de hareket eder, sarmal şeklinde döner. Evrende hiçbir şey sabit değildir. Devinim, devamlı gelişim içindedir. Kendimizdeki döngüleri anlar ve çevremizdeki doğa döngüleriyle ahenkli bir hale getirebilirsek, “rahatsızlık” olarak adlandırılan anormal her bir durum normale dönüşüp otomatik olarak ortadan kalkmaya yönelecektir.. Bunun için bütünsel farkındalık çok önemli bir adımdır. İnsanlar içsel dünyalarının ve evrenin işleyişinin farkına vardıkça, hayatı ve kendilerini daha çok tanırlar ve kendi kendilerinin terapisti olmada büyük bir kapı açarlar.

Aslında “Alternatif”, şuan var olan sistemin yerine konan demektir. Bu kavram halk arasında yaygın olarak kullanılsa da doğru olan “Tamamlayıcı Tıp” hatta şuan gelişmekte olan ve geleceğin de tıp sistemi olacak olan “Bütünsel / Holistik / İntegretif Tıp” terimidir. Bu yöntemlerin, çağdaş tıbbı bir kenara iterek "tek tedavi" veya "son çare" gibi sunulması etik de değildir yasal da değildir.
Daha önemlisi hastayı kandırarak insanlar üzerinden para ve itibar kazanma amacı güden bazı kötü niyetli kişilerin yani şarlatanların veya iyi niyetli de olsa cahil cesaretiyle “hastalara yardımcı olacağım” diyerek zarar vermesi ne yazık ki alternatif tıp maskesi altında yapılan yanlışlıklardan en önemlilerindendir. Bu uygulayıcılarının eğitimi de önemli bir sakınca sebebidir. Hastalıkların sebebi (etiyoloji) hakkında bilgisi olmayan bireylerin etkene yönelik tedavi yapmaları olanaksızdır.
Alternatif tıbbın, kötü amaçlı insanlarca maske olarak kullanımı (şarlatanlık) veya istenmediği halde asıl tedaviyi geciktireceği gibi çekincelerle, alternatif tıp da artık araştırma ve geliştirmelere tabi tutularak bir çok ülkede tedaviye yardımcı amaçla kullanılmaya başlanmıştır. Bu sebeplerle son yıllarda çağdaş tıbba karşı bir "Alternatif" olarak değil destekleyici yönünü vurgulamak amacıyla "Tamamlayıcı Tıp" (Complementary Medicine) tabiri daha sık kullanılmaya başlanmıştır. Bu nedenle, birçok Batı ve Doğu ülkesinde, ABD, İngiltere, Kanada, Rusya, Çin, Hindistan, tamamlayıcı tıp eğitimi tıp fakültelerinde bir tıp branşı olarak verilmekte, kullanılan tedavi yöntemleri ve maddelerinin güvenilirliği araştırılmaktadır. Bu sayede, alternatif tıp da daha kapsamlı ve güvenilir hale gelmektedir. Ülkemizde de 2014 yılında bazı terapi yöntemleri tamamlayıcı olarak hastanelerde kullanılması için kabul edilmiştir.
Tıp, asırlar önce, bugün "alternatif tıp" olarak tanınan şekilde yapılıyordu. Halk Hekimleri olarak tabir edilen kişiler, genelde atadan öğrenme yoluyla hastalıkları muayene ediyor ve işe yarayabileceğini umduğu veya öğrendiği bitkiler, mineraller ve diğer maddelerle kendine başvuran kişiyi tedavi ediyordu. İnsanlığın bilgisi arttıkça ve yeni teşhis araçları (mikroskop, radyografi, manyetik rezonans, tomografi, elektron mikroskobu, biopsi, kan dışkı idrar tahlilleri vb) bulundukça hastalıklar ve bu hastalıkların tedavisinde kullanılan yöntemler daha kapsamlı olarak geliştirildi. Hastaya bir herhangi bir bitki yaprağı vermek yerine, fayda sağlayan etken maddenin dokularında nasıl iyileşme yarattığını öğrenip, damıtıp ilaçlar sentezledi.
Bugünün tıbbî sistem olan modern (biyo)tıp büyük oranda 18. yüzyılın sonlarında Avrupa bazlı olarak gelişmiştir. O yüzden Batı Tıbbı da denir. 1900’lerin başında kliniksel tıbbın gelişiminin odağını oluşturan ülkeler Birleşik Krallık (İngiltere) ve Amerika Birleşik Devletleri olmuştur. Günümüzde kullanılan Batı tıbbı ( Orthodox / Konvansiyonel ) daha çok, hastalıkların semptomlarına ( dışa yansıma ) göre tanı ve tedavide bulunmaktadır. Hastalıkların semptomlarına göre teşhisler de bazen yanıltıcı olabilmektedir çünkü o hastalığın alt nedeni başka bir organda veya sistemde iken dışa vurumu yani görünmesi başka bir organ veya sistemde görülebilmektedir. Diğer bir organa tedavi uygulanması da hastalığın iyileştirilebilmesini geciktirebilmekte veya hiç tedavi edilememesine neden olabilmektedir. Bunu “sivrisineği öldürmek mi yoksa bataklığı kurutmak mı?” şeklinde analoji yaparak açıklarsak yanlış yapmış olmayız. Amaç sivrisinekleri öldürmekle zaman ve maddi kayıplar yerine, belki daha kapsamlı ve meşakkatli ancak tek seferde tüm sivrisinekleri, yani semptomları yok etmek yerine, onların bir daha çıkmayacak şekilde bataklığını kurutarak, yani hastalığın alt nedenlerini etkisiz hale getirerek tedavi uygulanması en doğrusudur.

Dünya Sağlık Örgütü geleneksel tıbbı; hastalıkları teşhis ve tedavi veya sağlığı korumaya yönelik bitki, hayvan ve mineral temelli sağlık uygulamaları, yaklaşımları, bilgi ve inançları, ruhsal çalışmalar, el kullanılarak yapılan teknikler, egzersizler bütünü olarak tanımlar. Dünya Sağlık Örgütü Geleneksel Tıp ile Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp arasındaki ayırımı belirtmek için TM (Traditional Medicine) ve CAM (Complementary and Alternative Medicine) kısaltmalarını kullanmaktadır.
Geleneksel Tıbbın kökeni Antik Çin ve Hint Tıbbına dayanır. Anadolu’nun tarihi çok eski ve kültürlerin kesişiminde bulunduğu için bu bölgede de Geleneksel Tıp gelişmiştir. Bütünsel, Tamamlayıcı tıpla ilgili gelişmeler günümüzde bu bahsi geçen ülkeler ve Kanada’da yasal olarak yaygındır ve bütünsel alanda eğitim veren enstitüler ve üniversitelerle faaliyet göstermektedir.
Journal of American Medical Association tarafından yapılan anket, ABD nüfusunun en az yarısının tamamlayıcı holistik ( bütünsel ) tıptan yararlandığını ortaya koymuştur. ABD’de, doğal tedavi yöntemlerinin bilimsel araştırmalarını koordine etmek ve toplumu bilgilendirmek amacıyla 1993 yılında Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) bünyesinde kurulan Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Bürosu, 1998 yılında yüksek bütçeli federal bir kurum olan Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Ulusal Merkezi’ne (NCCAM) dönüştürülmüştür. Kanserde kullanılan doğal tedavi yöntemlerini araştırmak ve tanıtmak üzere 1998 yılında Amerikan Kanser Enstitüsü’nde (NCI) Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Ofisi (OCCAM) açılmıştır. ABD’nin önde gelen tıp fakültelerinin bulunduğu Columbia, Duke, Harvard, Stanford, California, San Francisco Üniversitelerinde de Tamamlayıcı Tıp Merkezleri kurulmuş ve modern tıpla beraber ortak çalışmalar yapmaktadır.

Ayurvedik tıbbın önceliği hastalığı önleme, sağlığı koruma ve en sonunda tedaviye dönüktür. Konvansiyonel tıpta ilaçlar hastalığın mikroorganizmalar gibi özel (spesifik) nedenlerini yok etmeye yönelik geliştirilirken Ayurvedik tıpta hastalığın, bedenin hastalığa yönelik dayanıklılığını azaltan bedensel ve zihinsel unsurlardaki dengesizlikten kaynaklandığı temeline dayanır. Bu nedenle dengesizlik, bedenin savunma mekanizmasının bitkisel formüllerle, hayat stili değiştirilmesiyle, diyetle güçlendirilir ve bedene hastalığı yok edecek şekilde direnç kazandırılır.
Ayurveda’ya göre zihin-beden-enerji denge bozukluğunun ifadesi olan hastalıklar, kendisini en erken ciltte açığa vurur. Tedavide enerji merkezleri “Çakra”lardaki dengesizlik ve “Dosha” lardaki dengesizlik giderilmeye çalışılır, bitkisel formüller kullanılır, yemek düzeni ve hayat tarzına doşaların dengeye kavuşması için müdahale edilir ve ruhsal sağlık bakımından psikolojik destek verilir, hüzünlü ruh hali ortadan kaldırılmaya çalışılır. Ayurveda’da yoga, meditasyon, olumlu bakış açısı, doğal, organik, bitkisel, katkısız beslenme ve aromatik masaj da çok önemli yer tutar.

Geleneksel Çin Tıbbı, her şeyin birbiriyle bir enerji bağı taşıdığı bütünsel - holistik bakışa dayanan doğu öğretisinde hareket, YIN & YANG ilkeleriyle açıklanır. İnsan da doğa gibi bu enerjinin bir parçası olarak içinde bulunduğumuz soğuk, sıcak, nemli veya kuru vb. iklimsel veya başka türlü enerjilerden doğrudan etkilenmektedir. Bu dıştan maruz kalınan enerjilerle, kendisi de enerjiler bütünü olan bedenimiz bu etkileşim süreciyle bir uyum yakalar. Her bireyin, farklı enerjisel ortamlara maruz kalması yüzünden, yakaladığı uyumlar da farklılık gösterecektir. Beş Element (simgesel adları: ateş, toprak, metal, su ve ağaç ) kuramıyla da daha ayrıntılı inceler.
Yin-Yang, Beş Element, İnsan bedenindeki biyoenerji kanalları Meridyen sistemi, bu meriyenlerdeki hassas noktalar Akupunktur, Qi Kung, Tai Chi, Shiatsu’ya benzer Tui Na masajı, bitkisel çaylar, Feng Shui, vb. alanları kapsar. Koruyucu hekimlik ve enerji dengesi çatısı üzerinde yükselir. Geleneksel Çin Tıbbı Taoist felsefeden gelmektedir. Taoizmin kurucusu Lao-Tsu’ya göre nesnelere ve kavramlara verdiğimiz anlamlar arzuları ve amaçları doğurur. İyi - kötü, alçak - yüksek, aydınlık – karanlık, sevmek – nefret etmek gibi dualitik anlamların zıtlığını farkettiğimizde, arzu ve amaçlarımızı aşarak eylemsizliğe varırız. Eylemsizlik bir kere kavrandığında, akış başlar ve uyumlu yaşama geçiş kapısı açılır.

Anadolu kültürü ilk medeniyetlerin bulunduğu bir kesişim bölgesinde bulunduğundan geleneksel sağlık alanında bir hayli zengin geçmişe sahiptir. Bu zenginliğe, Türklerin eski inanışı Şaman sağaltım ( şifa ) gelenekleri ve İslam sonrası Arap ve Fars sağaltım uygulamaları ve o zamanın modern tıp bilgileri de katılmıştır..
İbn-i Sina, İslam'ın Altın Çağı olarak bilinen ve Yunanca, Farsça ve Hintçeden eserlerin çevirilerinin yapılıp yoğun bir şekilde incelendiği dönemde önemli çalışmalar ve yapıtlar gerçekleştirmiştir. Al-Razi ve Farabi tıp ve felsefe alanında yenilikler sağlamışlardı. İbn-i Sina, metafizik ile fizik arasında bağlantı kuran ve bu iki ilimden de yararlanan bir bilgi alanı olduğunu savunmuştur. İbn-i Sina, Kuşyar isimli bir hekimin yanında tıp eğitimi almıştır. Değişik konular üzerine 240'ı günümüze gelen 450 kadar makale yazmıştır. Elimizdeki yazıların 150 tanesi felsefe 40 tanesi de tıp üzerinedir. Eserlerinin en ünlüleri felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan Kitabü'ş-Şifa ( İyileşme Kitabı ) ile El-Kanun fi't-Tıb'dır ( Tıbbın Kanunu ). Bu ikincisi ortaçağ üniversitelerinde okutulmuştur. Hatta bu eser Montpellier ve Louvain'de 1650 yılına kadar ders kitabı olmuştur.
İb-in Sina kadar ünlü bir diğer isim Horasan'ın Rey kentinde doğan ve Galen üzerine çalışmalarıyla kendisine İslamın "Calinos"u ismi takılan, Zekariya Razi’dir ( 854-932 ). Elliden fazla tıbbi eserin sahibi olan ve Al-Mansuri adlı eseri 15. yüzyılda Latince'ye çevrilen Razi, Hipokrat’ın pratiği ile Galen’in teorilerini birleştirmiştir. Eserlerinden altısı tıbbi deontolojiye aittir. Sülfürik asidi keşfetmiş ve farmakolojiye birçok yeni ilaçlar katmıştır. İspanya’da, Kordoba’da doğan Abül Kasım Zehravi ( 936-1013 ) İslam dünyasının en büyük cerrah ve anatomistidir. Dönemi için modern sayılacak cerrahi esasları tıbba kazandırmış, ilk kez cerrahi aletlerin çizimlerini yapmış, dağlama ve amputasyon yöntemlerini uygulamıştır. En ünlü cerrahi eseri “Al-Tasrif fit Tıp” adını taşımaktadır.
Anadolu kültürü ilk medeniyetlerin bulunduğu bir kesişim bölgesinde bulunduğundan geleneksel sağlık alanında bir hayli zengin geçmişe sahiptir. Bu zenginliğe, Türklerin eski inanışı Şaman sağaltım ( şifa ) gelenekleri ve İslam sonrası Arap ve Fars sağaltım uygulamaları ve o zamanın modern tıp bilgileri de katılmıştır..
İbn-i Sina, İslam'ın Altın Çağı olarak bilinen ve Yunanca, Farsça ve Hintçeden eserlerin çevirilerinin yapılıp yoğun bir şekilde incelendiği dönemde önemli çalışmalar ve yapıtlar gerçekleştirmiştir. Al-Razi ve Farabi tıp ve felsefe alanında yenilikler sağlamışlardı. İbn-i Sina, metafizik ile fizik arasında bağlantı kuran ve bu iki ilimden de yararlanan bir bilgi alanı olduğunu savunmuştur. İbn-i Sina, Kuşyar isimli bir hekimin yanında tıp eğitimi almıştır. Değişik konular üzerine 240'ı günümüze gelen 450 kadar makale yazmıştır. Elimizdeki yazıların 150 tanesi felsefe 40 tanesi de tıp üzerinedir. Eserlerinin en ünlüleri felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan Kitabü'ş-Şifa ( İyileşme Kitabı ) ile El-Kanun fi't-Tıb'dır ( Tıbbın Kanunu ). Bu ikincisi ortaçağ üniversitelerinde okutulmuştur. Hatta bu eser Montpellier ve Louvain'de 1650 yılına kadar ders kitabı olmuştur.
İb-in Sina kadar ünlü bir diğer isim Horasan'ın Rey kentinde doğan ve Galen üzerine çalışmalarıyla kendisine İslamın "Calinos"u ismi takılan, Zekariya Razi’dir ( 854-932 ). Elliden fazla tıbbi eserin sahibi olan ve Al-Mansuri adlı eseri 15. yüzyılda Latince'ye çevrilen Razi, Hipokrat’ın pratiği ile Galen’in teorilerini birleştirmiştir. Eserlerinden altısı tıbbi deontolojiye aittir. Sülfürik asidi keşfetmiş ve farmakolojiye birçok yeni ilaçlar katmıştır. İspanya’da, Kordoba’da doğan Abül Kasım Zehravi ( 936-1013 ) İslam dünyasının en büyük cerrah ve anatomistidir. Dönemi için modern sayılacak cerrahi esasları tıbba kazandırmış, ilk kez cerrahi aletlerin çizimlerini yapmış, dağlama ve amputasyon yöntemlerini uygulamıştır. En ünlü cerrahi eseri “Al-Tasrif fit Tıp” adını taşımaktadır.

Koruyucu sağlık hizmetleri, sağlığın korunması, hastalıkların önlenmesi için verilen hizmetler ile yapılan düzenlemelerdir. Sağlığı koruyucu önlemler başlıca üç düzeyde ele alınmaktadır.
Birincil / Primer Koruma:
Kişisel ya da toplumsal düzeyde sağlığı geliştirmek amacıyla, aşılanma, dengeli beslenme, çevrenin güvenli hale getirilmesi, fiziksel ve duygusal yönden iyi durumda olmak için gereken önlemlerin alınmasıdır.
İkincil / Sekonder Koruma:
Sağlığın bozulma olasılığı karşısında erken tanı ve tedavi önlemlerinin kişisel ve toplumsal düzeyde alınmasıdır.
Üçüncül / Tersiyer Koruma:
Hastalığa bağlı olarak gelişebilecek sakatlık ve kalıcı bozuklukların en aza indirgenmesi, hastanın yeni duruma uyumunun sağlanarak yaşam kalitesinin arttırılması için alınması gereken önlemlerdir. Bir anlamda rehabilite edici hizmetlerin alanına girmektedir.
Koruyucu sağlık hizmetleri, çevreye ve kişiye yönelik hizmetler olarak ikiye ayrılır.
1. Çevreye yönelik hizmetlerin amacı; çevrede sağlığı olumsuz etkileyen biyolojik, fizyolojik ve kimyasal etkenleri yok ederek veya bu etkenlerin kişileri etkilemelerini önleyerek, çevreyi olumlu hale getirmektedir. Bu hizmetlere çevre sağlığı hizmetleri denir. Bu hizmetler, bu konuda özel eğitim almış mühendis, kimyager, veteriner, biyolog, çevre sağlık teknisyeni vb. meslek üyeleri tarafından sağlanır. Çevre sağlığı hizmetleri kapsamında yürütülen hizmetlerin bir kısmı şu şekilde sıralanabilmektedir:
Su kaynaklarının sağlanması ve denetimi
Katı atıkların denetimi
Zararlı canlılarla mücadele
Besin sanitasyonu
Hava kirliliğinin denetimi
Gürültü kirliliğini denetimi
Radyolojik zararların denetimi
İş sağlığı
Besin kontrolü ve güvenliği
Konut sağlığı
2. Kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri; hekim, hemşire gibi sağlık meslekleri üyelerinin yürüttüğü hizmetlerdir. Bu hizmetler arasında; bağışıklama, beslenmeyi düzenleme, hastalıkların erken tanı ve tedavisi, ana çocuk sağlığı hizmetleri, aşırı doğurganlığın denetimi, ilaçla koruma, kişisel hijyen ve sağlık eğitimi bulunmaktadır. Yukarıda belirtilen sağlık hizmetleri sunan kurumlara örnek olarak şunlar verilebilir:
Sağlık Evi
İşyeri Reviri
Sağlık Ocağı
Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezleri
Dispanserler
Laboratuarlar
Çevre Sağlık Birimleri
Bütünsel Sağlık Seminerleri için iletişime geçebilirsiniz.