
Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA) 2016 yılında yayınladığı bir rapor ev ve işyeri gibi kapalı alanlardaki havanın dış mekânlara oranla 2 ila 5 kat daha kirli olduğunu ortaya koyuyor. Bu kirliliğe yol açan temel nedenler ise havalandırma yetersizliği, toksik maddeler içeren mumların yakılması ve oda kokuları ile ev temizliğinde kullanılan deterjanlardan havaya karışan kimyasallar.
Temizlik için kullandığınız deterjanlar yalnızca evinizin havasını kirletmekle kalmıyor. Bu deterjanların atıkları lavabonuz ve tahliye borularınızdan geçerek suya karışır ve yaşam döngüsüne dahil olarak başta deniz canlıları olmak üzere birçok canlı türüne zarar verir. Standart deterjanların hemen hepsinde bulunan bu maddelerin doğaya etkileri şu şekildedir;
SLES
Sodyum laurel etilen oksit olarak bilinen bu madde sabun ve şampuanlarda, diş macununda ve ev temizlikürünlerinde yaygın olarak kullanılır. Kozmetiklerin ve temizlik ürünlerinin köpürmesini sağlar. Suya karıştığında, balıklar ve diğer deniz canlıları için toksik bir madde olduğu tespit edilmiştir.
Fosfat
Gübrelerde besleyici olarak da kullanılan fosfat, deniz suyuna karıştığında sudaki azot ve fosfat oranı artar. Bu da deniz yosunu gibi bitkilerin normalden çok daha hızlı büyümesine ve artmasına, dolayısıyla sudaki oksijen oranının düşmesine ve diğer deniz canlılarının yaşayamayacağı bir ortam oluşmasına sebep olur.
Klor
Deterjan ve çamaşır sularında beyazlatıcı olarak kullanılan klor ciddi çevresel tehdit oluşturan kimyasallardan biridir. Birinci Dünya Savaşı’nda kimyasal bir silah olarak da kullanılan bu madde çevre ve insan sağlığını korumak adına birçok ülkede yasaklanmış ya da kullanımına kısıtlama getirilmiş durumda. Klor, ev içerisinde kullanıldığında zaman solunum yolu ile, gırtlak, boğaz ve ciğerlerdeki nem ile birleşerek asidik bir etkiye yol açar. Atık olarak suya karışan klor ise, suda bulunan diğer element ve minerallerle etkileşime girerek tehlikeli toksik maddelere ev sahipliği yapar.
Bu etkileşim sonucunda ortaya çıkan ve diyoksin, furan ve PCDD gibi isimlerle anılan bu maddeler, toprak ve suya tutunup çok uzun yıllar boyunca yok olmadıklarından ‘kalıcı organik kirleticiler’ olarak bilinirler. Greenpeace; kanser ve endokrin bozulmaları gibi hastalıklara yol açan diyoksini bilimin karşılaştığı en tehlikeli kimyasallardan biri olarak nitelemektedir. Havaya yada suya karışan çok az miktarda klorun etkileri bile uzun yıllar boyunca devam ettiğinden, toprak ve deniz canlılarına rahatlıkla ulaşarak besin zincirine rahatlıkla dahil olarak insan hayatına da tehdit oluşturur.
Deterjanlar ve birçok temizlik kimyasalı petrol türevlerinden elde edildiğinden doğadaki mikroorganizmalar tarafından parçalanamamakta ve yüzlerce hatta binlerce yıl çevreyi kirletici bir durum meydana getirmektedir. Daha da önemlisi derimizden içeri emilerek kanımıza karışmakta, karaciğeri yormakta, alerji ve kanser yapıcı özellikte bedende tutulmaktadır. Ayrıca kullandığımız eşyalara da sinerek varlığını uzun süre sürdürmektedir. Yanda belirtilen birçok Kimyasal katkı maddesini içinde barındırarak, evet güçlü temizlik yapıyor görünseler de bize ve doğaya bıraktıkları yan etki faydalarını bastırmaktadır. Bu katkılar temel olarak; Kompleksleştiriciler, Ağartıcılar, Stabilizatörler, Korozyon önleyiciler, Optik beyazlatıcılar, Kolloidal taşıyıcılar, Köpük ayarlayıcılar, pH ayarlayıcılar, Dolgu maddeleri (nem çekiciler ve topaklamayı önleyiciler), Dezenfektanlar, Parfüm, Ovucular, Enzimler ve diğer aktif madde katkıları…
Bunlar yerine temel olarak doğal sabun, çamaşır sodası ( sodyum karbonat ), boraks ( sodyum borat ) ve güçlendirici olarak karbonat ( sodyum bikarbonat ) kullanılır. Ek olarak sirke, çivit, limon ya da limon tuzu ve bazı aromatik yağlar kullanırız. Genellikle malzemeleri de kaynar suyla iyice karıştırarak yapar soğuturuz ve sıvı olarak kullanırız ki topaklanma ve çamaşıra yapışmayı önlemiş olalım.
"Evde Kimyasal Ürünler Yapımı" atölye çalışmaları için iletişime geçebilirsiniz.
Öncelikle dezenfektan, antiseptik, sterilizasyon gibi kavramları doğru şekilde tanımlamak gerekir. Mekân ve eşyaların mikroorganizmalardan arındırılma işlemeni dezenfeksiyon denir. Bunun için kullanılan kimyasal maddelere dezenfektan denir. Bunlar insan cildine sürülmez. Çünkü güçlü kimyasallardır ve ciltte tahrişe, alerjiye hatta zehirlenmeye neden olabilirler. Canlılar için kullanılan arındırma kimyasallarına antiseptik denir. Tıbbi araç gereçlere uygulanan özel arındırma işlemine ise sterilizasyon denir. Antiseptik ve dezenfektan ilaçlar jermisid olarak da adlandırılır. Antiseptikler ve dezenfektanlar biyosit adı verilen kimyasal madde içerir. Biyosit, düşük konsantrasyonda mikroorganizmaların yavaşlatır, yüksek konsantrasyonlarda ise mikroorganizmaları öldürür.
Antiseptik kullanımı için dikkat edilmesi gerek bazı hususlar vardır. Antiseptiklerin içerisindeki biyosit konsantrasyonu önemlidir. Kullanılan antiseptiğin, mikroorganizmaların üremesini engellerken vücut dokularını tahrip etmemesi gerekir. Antiseptikler kimyasal maddelerdir ve her kimyasal maddenin yapısı birbirine uygun değildir. Kişilerin kendi başına antiseptikleri karıştırması veya arka arkaya kullanması tehlikeli olabilir.
Dezenfektanlarda ise aşağıdaki özellikler aranır. Etki süresi uzun olmalı fakat etkisini kısa sürede göstermelidir. Spektrumu geniş olmalıdır. Eşyaları boyamamalı ve zarar vermemelidir. Kimyasal yapısı dayanıklı olmalıdır. Uygulandığı yere iyi nüfus edebilmelidir ve ekonomik olmalıdır.
Yüksek oranda Oksijen etkisiyle birçok mikroorganizma için etkilidir. Temiz hava da bol miktarda oksijen olduğundan mekanlar ve eşyalar sık sık havalandırılmalıdır. Hidrojen peroksit (Oksijenli su) %50' nin üstündeki konsantrasyonlarda deride korozif etki, göz hasarı yapmaktadır. Etilen oksit, gazı hemen hemen bütün mikroorganizmaları ve sporlarını öldürür. Gıda dışında hemen hemen her şeyin sterilizasyonunda kullanılabilir. Ancak saf halde çok zehirli, tahriş edici ve patlayıcı bir maddedir Ozon, üç atomlu oksijen bileşiğidir. Atmosferde de vardır. Potasyum permanganat: Bakterisid (Bakterilere karşı) ve fungusid (mantarlara karşı) etkilidir.
Dezenfeksiyon amacıyla halojenlerden klor (klor gazı, hipoklorik asit, sodyum hipoklorid-çamaşır suyu), oksijen diklorür ve iyot (Tendürdiyod, İyodoform, Polivinolpirolidin, Povidon iyodin-kırmızı) formları kullanılır. Çok güçlüdürler, Geniş spektrumlu bir antiseptiktir. Ancak irritan (tahriş edici) ve toksik (zehirleyici) olabilirler. Trihalometan THM
Özelikle çeşme suyunda bulunan Kalsiyum ( kalsiyum karbonat, CaCO3 ), Magnezyum ( magnezyum karbonat MgCO3 ) sıcak soğuk dengesi bozulduğu anda belli ısılarda kristalize olması ile Kireç oluşumu meydana gelir Mutfak lavabolarında, duşa kabinlerde ve çaydanlıklarda oluşan kireç hem hoş bir görüntü vermez hem de eşyalara zararlıdır. Ayrıca gereksiz yere elektrik ve ısı tüketimine neden olur. Karadeniz bölgesi gibi içme suyunda, kireç oranı yüksek bölgeler, sık sık bu problem ile baş etmek zorunda kalır.
Piyasada satılan çok çeşitli kireç sökücü nitelikte deterjan mevcuttur. Zehirli kimyasallar içeren kireç sökücü deterjanlar, vücutla temas ettiğinde, geri dönüşü olmayan hasarlar bırakabilir. Demlik ve su ısıtıcısı ( kettle ) gibi eşyaların, doğal yöntemler kullanarak temizlenmesi çok daha sağlıklıdır. Her mutfakta veya aktarda bulunan birkaç malzeme, kireç temizliğinde harika sonuçlar verir, gereksiz kimyasal temasını da engeller.
Kimyasal adı sodyum stearat olan sabun, bir asit ile (yağ asidi) bir bazın (sodyum hidroksit) (NaOH) tepkimesi sonucunda oluşan tuza verilen addır. Jel sabun (Arap sabunu) potasyum stearattır. Her yağı sabunlaştırmak için gerekli baz (alkali) oranı da değişiktir. Bu oran çok dikkatli hesaplanmadığı takdirde ya sabunlaşma tam olmaz ya da sabunda kalan sabunlaşmamış serbest alkali kimyasal, cildin tahriş olmasına yol açar. Jel Sabun (Potasyum streat) halk arasında Arap Sabunu olarak bilinir. Potaskostik olarak bilinen potasyum hidroksit (KOH) kimyasalının yağ asitleri ile tepkimesiyle oluşur. Yüzey temizlik amacıyla kullanılır.
"Sabun Yapımı" Seminer ve Eğitimleri için iletişime geçebilirsiniz.
Lavabo açıcı olarak Sodyum hidroksit kullanılır. Kostik soda veya sud kostik de denir NaOH formülüyle gösterilir. Kuvvetli bir bazdır. Sodyum hidroksit laboratuarda CO2 gibi asidik gazları yakalamak için kullanılır. Endüstride birçok kimyasal maddenin yapımında kullanılır. Su ile tepkimeye girdiğinde yaklaşık 5 dakika içinde sıcaklığı 50 Santigrat dereceye çıkar ve yaklaşık 15 dakika sıcak kalır. Boruları bile yakıcı özelliği olacağından cildimizi akciğerlerimize ve çevreye zararlıdır.
Bunlar yerine her mutfakta bulunan veya aktarlardan kolayca ve ekonomik olarak bulacağınız temel bazı maddeler ile çok daha az zararlı ve çevre dostu lavabo açıcı siz de evde yapabilirsiniz.
Bir litre sıcak su kaynatın. Bir çay bardağı karbonatı tıkalı lavaboya dökün. Üzerine bir çay bardağı bardak sirke dökün. Asit ve bazın tepkimesi sonucu bir miktar köpürme olacaktır. Çıkan gaz zararlı değildir ancak yine de gözlerinize gelmemesine dikkat ederseniz ve camlar açık olursa daha iyi olur. Köpürmeden yaklaşık 15 saniye sonra azar azar kaynar suyu da lavaboya dökün.
Eğer tam açılmadıysa bunu bir kaç kez daha yapın. Organik atıkların lavaboyu tıkamaması için bir süzgeç kullanın ve bu işlemi lavabo tıkanmamış halde de ayda bir yapın.
Çok amaçlı temizleyicilerin birçoğu amonyak ve klor içerir ve birlikte kullanıldıklarında ölümcül amonyumklorür gazını oluştururlar. Amonyak akciğerlerimiz için tehlike oluştururken, klorla karıştırıldığında kansere yol açan bileşikler oluşturabiliyor.
Ovarak temizleme için kullanılan tozların neredeyse tümü, beyazlatıcı ve leke çıkarıcı etkisi olan klorlu çamaşır suyu içerir. Toz halindeki klor suyla karıştığında, göz, burun, boğaz ve ciğerler için tahriş edici olabilen klor gazını oluşturur. Kloru asla amonyakla ( tuvalet temizleyicisi ya da kullandığınız diğer temizlik malzemelerinin içinde bulunduğu gibi ) karıştırmamalısınız, ortaya çıkacak gazlar öldürücü olabilir! Kullandığınız tozların içinde deterjan ile karışık olarak “hidratlı doğal magnezyum” da bulunabilir ve bunların kanserojen asbest ile kirlenmiş olma olasılığı vardır.
Halı ve döşemelik kumaşların temizliği için hazırlanmış şampuanların birçoğunun aktif maddesi, genellikle leke çıkarıcı olarak kullanılan bir çözücü olan perkloretilen’dir. Bu madde kanserojen olarak bilinir ve hemen görülebilen etkileri sersemleme, baş dönmesi, uyku hali, mide bulantısı, titreme, iştah ve uyum kaybı olabilir. Uzun dönemli maruz kalma sonucu karaciğer ya da merkezi sinir sistemi zarar görebilir.
Halı şampuanlarında, yine insanlar için kanserojen etkilerinden şüphelenilen naftalin, etanol, amonyak ve deterjanlar bulunabilir. Halı ve kilimler çoğunlukla naylon, lâteks, polyester, poliüreten, pvc/vinil klorid, akrelik gibi plastik malzemelerden yapılır. Plastik malzemeler doğal malzemelere göre çok daha fazla toz çeker ve tutar. Doğal malzemelerden oluşan bir duvardan duvara halınız varsa bile büyük olasılıkla zeminde poliüreten kullanılmıştır. Mümkünse sentetik malzemelerden ve duvardan duvara halılardan kaçınılmalıdır.
Alkollerden Etil alkol (%70lik kolonya) ve İzopronil alkol (hastanelerdeki sprey) ve fenollü bileşikler antiseptik ve dezenfektan olarak kullanılır. Sporlara, mantarlara ve çoğu virüslere etkili değildir. Alkol açık yaralarda ve aletlerin sterilizasyonda kullanılmaz. 2 dakika içinde cilt üzerindeki bakteri sayısını %90’a yakın bir oranda azaltır. Etil ve propil alkol yüksek yoğunlukta deride, gözde, üst solunum yollarında irritasyona neden olur.
Aldehidler hücre üzerine toksik etki ve dermatiti ve alerji yapar. Bu nedenle sadece dezenfektan olarak kullanılır. Doku antiseptiği olarak kullanılmaz. Formaldehid: Güçlü bir jermisiddir. Solüsyonları cerrahi malzemelerin sterilizasyonunda kullanılır. Glutaraldehit, hastane ekipmanları, kauçuk ve plastik gibi aletlerin sterilizasyonu için kullanılır.
Fenollü bileşikler bakterisid etkilidir. En eski dezenfektanlardandır. Oral yoldan alındığında zehirlenmeye yol açar.
Cıva, gümüş, çinko bileşikleri bunlardan bazılarıdır. Metal bileşiklerinden en çok gümüş bileşikleri kullanılır. Özellikle Gümüş iyonu virüslere karşı etkilidir. Metal bileşikleri alerjiye yol açabilir. Fazlası toksik, zehirlidir. Metalik cıvadan kesinlikle uzak durulmalıdır.Organik asitler: Antiseptik ve dezenfektan olarak organik asitler kullanılır. Asitler bulundukları ortamda H iyonları vererek bakterisid etki gösterir. Antiseptik olarak genelde borik asit ve salisilik asit kullanılır. Sirke asidi asetik asit zayıf bir asittir.
Bazı boyar maddeler: Sarı renkli boya maddesi olan Rivanol solüsyonları ve merhem formları cilt antiseptiği olarak kullanılır. Kükürtlü maddeler: İhtamol (lchtyol) maddesi içerdiği kükürtten dolayı antiseptik etkilidir. Pomatları bazı cilt hastalıklarında antiseptik olarak kullanılır. Kitin, kitosan gibi hayvansal dokuya sahip doğal kimyasallar, hindistan cevizi ve yağı çay ağacı yağı gibi bitkisel kimyasallar da antiseptik olarak kullanılabilir.
Kuru Isı, Güneş ışınları ve UV (mor ötesi) ışık gibi yöntemlerle de dezenfeksiyon sağlanabilir.
Piyasada satılan pek çok diş macunu sağlık için zararlı çeşitli kimyasallar içermektedir. Bunlardan en riskli olanları:
Sodyum Loril Sülfat (SLS)
Büyük ihtimalle kişisel temizlik ürünlerinde bulunan en tehlikeli madde SLS’dir. Köpürücü etkisi olduğu için diş macunlarına katılır ve macuna işe yarıyor görünümü verir. Halbuki araştırmalar deri için oldukça yıpratıcı ve zararlı etkileri olduğunu göstermiştir. SLS dokulardan içeri girip, gözde, beyinde, kalpte ve karaciğerde birikebilir; uzun dönemde ciddi zararlara yol açabilir. Çoğu yetişkin ve bebek şampuanında da bulunmaktadır.
Hidratlı Silika
Diş minesine zarar veren bir beyazlatıcıdır. Kuvars, kum ve çakmaktaşında bulunan kristalize bir bileşenden elde edilir. Diş minesi günlük mineral takviyesini tükürükteki kalsiyum ve fosfor içeriğinden alır. Dişleri hidratlı silika kadar aşındırıcı bir maddeyle temizlemek mineye zarar verir ve mineral almasını da engeller. Uzun dönemde yıpranma oluşabilir.
Triklosan
Deterjan ve diş macunlarında sıkça görülen bu kimyasal anti-bakteriyel özelliğe sahiptir. Halbuki formülü ve yapısı bazı en zehirli kimyasallarınkine çok benzerdir. Bu sebeple insan sağlığına olabilecek zararlı etkileri dikkatle gözlenmektedir. Kullanıldığı ürünlerin üreticileri sağlık tehlikesi taşımadığını iddia etse de A.B.D Çevre Koruma Kurumu (Environmental Protection Agency – EPA) tehlikeli bir böcek ilacı olarak sınıflandırmıştır. Hem insan sağlığına hem de çevreye zararlı bulunmuştur. Triklosan, insanlarda kansere sebep olduğu düşünülen klorofenol kimyasal grubuna dahildir.
Sodyum Florür
Diş macunlarının içinde 'sodyum florür' adı verilen riskli bir kimyasal madde vardır. Sodyum florürün diş macununda bulunma sebebi, diş minesinin daha iyi gelişmesini sağlamak ve başlangıçtaki çürükleri önlemek. Ancak flor aynı zamanda, klor, brom ve iyot gibi son derece zehirli bir kimyasal. Doğal yeraltı sularında aşırı florür bulunan bölgelerde yaşayan insanlarda florürün toksik etkileri, hatta zekâ düşüklüklerinin de fazla olduğuna dair çalışmalar var. Florür bunların dışında sakatatlar (karaciğer, böbrek),deniz ürünleri (balık, karides),hazır bebek gıdaları ve diş bakım ürünlerinde yüksek oranda bulunur. Ayrıca teflon tavalardan da geçebiliyor.
Diş macunlarındaki florür içeriği ortalama 1-1.5 mg/g. İnsan vücudunda ağırlıklı diş ve kemikte olmak üzere toplam 2-3 gr. florür var. FDA’nın tavsiye ettiği günlük florür alımı erkekler için 4, kadınlar için ise 3 mg. Erişkinlerde toksik doz 5 mg/kg iken, çocuklarda toksik doz 0.1-0.3 mg/kg olarak kabul ediliyor. Yani diş macunu yutulmadıkça kolay kolay toksik etki yapmıyor denebilir. Ancak başka yerlerden da alındığı göz önüne alınırsa riskli bir durum söz konusu. Çünkü florürün vücutta birikme özelliği var. Aşırı alındığı zaman florürün % 40-50’si vücutta özellikle kemiklerde ve beyinde birikiyor ve “florozis” denilen toksikasyona neden olabiliyor. Florür beyinde biriktiğine, davranış değişikliklerine, algı ve zeka IQ düşüklüklerine yol açabiliyor.Florürün belirli bir düzeyin üzerinde alınması, tiroit hormonunda azalmaya yol açabilir.Florür kemiklerde biriktiğinde, “skeletal florozis” adı verilen romatizma benzeri bir rahatsızlık ortaya çıkıyor. Erişkinlerde florürün kemikte birikimi % 10 civarındayken çocuklarda % 50’ye çıkabiliyor.
Bu durumda en doğru ve mantıklı olanı diş macununu evde hazırlamak ve ev yapımı diş macununu kullanmak denebilir.
Bu arada, Diş macunu tüplerinin alt kısmında bulunan renkli kareler, diş macununun bileşimini tanımlar şeklinde bir iddia mevcut. Bu yanlıştır. Bu renkli çizgiler tüplerin makinede kesilme işaretidir.