top of page
Su

 

Su, bilinen tüm yaÅŸam biçimleri için hayati öneme sahip, tatsız ve kokusuz bir maddedir. Canlılık için gereken tüm fiziksel, kimyasal olaylar suyun özellikleri ile gerçekleÅŸebilmektedir. Bu nedenle biyologlar suya "yaÅŸam sıvısı" adını vermiÅŸlerdir. Vücudumuzun üçte ikisi, dünyanın beÅŸte ikisi sudur. Bedenimizin ısı dengesi, hücre içi yaÅŸamın devamı, besinlerin yakılması, sindirilmesi suya baÄŸlıdır. Ek olarak, su çok iyi bir arındırıcıdır.

 

Su az tüketildiÄŸinde bedenimizdeki yaÄŸ oranı yükselir, böbrekler yeterli su alamayınca karaciÄŸerin görevi ağırlaşır ve böbreÄŸi ikame etmeye çalışır. YaÄŸ deposunu enerjiye çevirmesi gereken karaciÄŸer iÅŸini aksatır ve yaÄŸların eritilmesi yavaÅŸlar. Su aynı zamanda bedenimizdeki toksinlerin temizlenmesinde de etkilidir. SoÄŸuk içildiÄŸinde kana daha hızlı karışır. Bir yetiÅŸkin günde yaklaşık 10 bardak su kaybeder. Bu sebeple kaybedilen suyun yerine yenisinin konulması gerekir. Her ne kadar diÄŸer içeceklerden de su ihtiyacımızı karşıladığımızı düÅŸünsek de kahve, çay ya da kolalı içecekler aslında idrar söktürücüdür ve bedenimizin ihtiyacı olan suyu kaybetmemize sebep olurlar. 

 

Sadece gerektiÄŸi kadar günlük su içilmesi bile koruyucu bir yöntemdir. Su temiz ve alkali olmalıdır. Uzmanlara göre bir yetiÅŸkinin günlük su tüketimi 2-2.5 litre olmalıdır. Ancak bu yaÅŸa, cinsiyete ve iklime göre deÄŸiÅŸir. Çok az su içen birinin birden su tüketimini arttırması da önerilmez. Çünkü beden her ÅŸeye alışabildiÄŸi gibi, susuzluÄŸa da alışır. Ancak bu kötü alışkanlığın bedeli hızlı yaÅŸlanma ve çeÅŸitli hastalıklardır. Suyun da alkali / bazik olması önerilir.

Su Sağlığı

 

Ä°nsan saÄŸlığı için su hayati öneme sahip bir faktördür. Ä°ÅŸte su saÄŸlığıyla ilgili bazı temel bilgiler:

  1. Hidrasyon: Vücudumuzun düzgün çalışması için yeterli su alımı gereklidir. Su, vücut sıcaklığını düzenler, hücrelerin ve dokuların çalışmasını destekler, sindirim sürecine katkıda bulunur ve toksinlerin atılmasını saÄŸlar. Her gün yeterli miktarda su içmek, hidrasyonu saÄŸlamak ve genel saÄŸlık ve iyi hissetme üzerinde olumlu etkiler yaratır.

  2. Besin emilimi: Su, yiyeceklerin sindirim sürecinde önemli bir rol oynar. Sindirim sistemindeki enzimlerin ve diÄŸer sindirim sıvılarının üretimi ve etkinliÄŸi için su gereklidir. Ayrıca, su, besin maddelerinin bağırsaklardan emilimini kolaylaÅŸtırır.

  3. Vücut sıcaklığının düzenlenmesi: Su, terleme yoluyla vücut sıcaklığının düzenlenmesine yardımcı olur. Terleme sırasında vücut ısısı düÅŸer ve bu da aşırı ısınmayı önler.

  4. Organ ve dokuların korunması: Su, vücuttaki organların, dokuların ve eklemlerin korunmasına yardımcı olur. Sıvılar, beyin ve omurilik sıvısı, göz sıvısı, tükürük ve diÄŸer vücut sıvılarının oluÅŸumunda önemli bir rol oynar.

  5. Toksinlerin atılması: Böbrekler, karaciÄŸer ve idrar yolu gibi vücuttaki temizleme sistemleri, toksinlerin ve atık maddelerin su aracılığıyla vücuttan atılmasında önemli bir rol oynar. Yeterli su alımı, bu organların etkinliÄŸini destekler ve böylece vücuttan zararlı maddelerin atılmasına yardımcı olur.

  6. Cilt saÄŸlığı: Su, cilt saÄŸlığı için önemlidir. Yeterli su alımı, cildin nemli ve esnek kalmasına yardımcı olur. Ayrıca, su, ciltteki toksinlerin ve atık maddelerin uzaklaÅŸtırılmasına katkıda bulunur.

 

Bu nedenlerden dolayı, günlük yaÅŸamımızda yeterli miktarda su içmek saÄŸlığımız için önemlidir. Genel olarak, yetiÅŸkinlerin günlük olarak yaklaşık 2-3 litre (8-12 bardak) su içmeleri önerilmektedir. Ancak, su ihtiyacı kiÅŸiden kiÅŸiye deÄŸiÅŸebilir ve aktivite seviyesi, iklim koÅŸulları ve saÄŸlık durumu gibi faktörlere baÄŸlı olarak artabilir.

Su Ä°yonizeri

 

Su iyonizerleri, musluk suyunu alkali veya asidik pH seviyelerine ayarlamak için kullanılan cihazlardır. Bu cihazlar genellikle evlerde veya iÅŸyerlerinde kullanılan su arıtma sistemlerine entegre edilebilir.

Su iyonizerleri, suyu iyonize etmek için elektroliz yöntemini kullanır. Bu süreçte, su molekülleri pozitif (asidik) veya negatif (alkali) yüklü iyonlara ayrıştırılır. Alkali su, düÅŸük pH deÄŸeri ile yüksek mineral içeriÄŸine sahipken, asidik su ise yüksek pH deÄŸeri ile düÅŸük mineral içeriÄŸine sahiptir.

​

Su iyonizerlerinin bazı faydaları şunlardır:

 

1. Alkali suyun antioksidan özellikleri: Alkali su, antioksidan özelliklere sahip olabilir ve serbest radikallere karşı koruma saÄŸlayabilir. Bu, hücrelerin oksidatif stresi azaltmaya ve saÄŸlığın korunmasına yardımcı olur.

Vücudumuzun kendini onarabilmesi için anti oksidan zengini besinler ve sular tüketmeliyiz. Ä°yonize edilmiÅŸ su – 300’e varan ORP deÄŸeri ile oksidasyonu tersine çevirici, bir nevi paslanmayı engelleyici, bilinen en yüksek antioksidan sıvıdır.

​

2. Ä°yi mineral içeriÄŸi: Alkali su, mineral içeriÄŸi yüksek olabilir. Potasyum, kalsiyum ve magnezyum gibi minerallerin vücut için önemli olduÄŸu bilinmektedir. Bu minerallerin alkali su yoluyla alınması, beslenmeye katkıda bulunur.

 

3. Ä°çme suyunun pH dengesinin ayarlanması: Su iyonizerleri, musluk suyunun pH seviyesini ayarlayarak asidik veya alkali su elde etmenizi saÄŸlar.  Alkali suyun vücut pH dengesini destekler, asidik suyu cilt bakımı ve temizlik gibi farklı amaçlar için kullanışlıdır.

 

4. Hücrelerimizin kabul edeceÄŸi yapıda heksagonal su sadece iyonizasyon iÅŸlemi ile mümkündür. Alkali iyonize suyun moleküler küme yapısı küçük olduÄŸu için, vücudun suyu ve besinleri emme yeteneÄŸini yükseltir, hücresel seviyede yaklaşık altı kez daha fazla hidrasyon saÄŸlar ve detoks etkisi yaratır.

​

5. Elektroliz yolu ile iyonizasyon neticesi suyun doÄŸal florasında bulunan kalsiyum, magnezyum gibi alkali mineraller asidik minerallerden ayrışır. Ä°yon halindeki mineraller besinlerin insan hücreleri tarafından emilmesine ve asidik atıkların vücuttan atılmasına yardımcı olur.

​

6. Suda çözünmüÅŸ oksijen (O2) akciÄŸerden deÄŸil, doÄŸrudan kan damarlarından hücrelere aktarılır. Bunun birçok avantajı vardır. Tabi eÄŸer yeterli miktarda çözünmüÅŸ oksijen içeren su tüketimini saÄŸlayabilirsek. Alkali su iyonizeri bağışıklık fonksiyonlarını güçlendirir, enerji verir ve yaÅŸlanmayı yavaÅŸlatabilir.

​

Bakım ve temizlik: Su iyonizerleri düzenli bakım gerektirebilir ve bazen içerdikleri elektrotları temizlemek veya deÄŸiÅŸtirmek gerekebilir. Üretici talimatlarını takip etmek ve periyodik bakımı yapmak önemlidir.

​

      Alkali Su ve SU Ä°YONÄ°ZERÄ° ...  Y A K I N D A  

TIKLA
Asit-Baz Dengesi

 

pH, bir maddenin asitlik, alkalilik-bazlık ölçütüdür. 1-14 arası skalası vardır. Tam 7 ise nötrdür. Yani ne asit ne baz. Saf su nötrdür. 1’e doÄŸru asitlik güçlenir, 14’e doÄŸru ise alkalilik-bazlık güçlenir.

​

Kanın pH deÄŸeri 7.3 ile 7.4 arasındadır. Yani çok hafif alkalidir. EÄŸer kanın pH deÄŸeri 7.1 in altına düÅŸerse ya da 7.5 in üstüne çıkarsa, dengesizlik semptomları kendini gösterir ve yaÅŸam tehlike girer. Peki, su ve besinler neye göre asidik ya da bazik olarak deÄŸerlendirilir?

 

Besinlerin içindeki mineraller onların asidik ya da alkali-bazik olmasını saÄŸlar. Ä°yot (I), klor (Cl), kükürt (S) ve fosfor (P) asidik etki gösterirken, magnezyum  (Mg),  potasyum (K), kalsiyum (Ca), sodyum (Na) ,demir (Fe) ve manganez (Mn) alkali etkiye sahiptir. YeÅŸil yapraklı sebzeler baÅŸta olmak üzere hemen hemen tüm sebzeler ve meyveler alkali besinlerdir. Protein içeren besinler, beyaz un, kahve ve çay, hazır ve katkı maddesi olan hemen hemen her ÅŸey ise asitli besinlere örnek olarak verilebilir.

Asitli atıklar deri, böbrek ve idrar yolu ile vücuttan atılır. AkciÄŸerler ise alkali olan oksijeni alır ve asidik olan karbondioksiti vücuttan atar.

 

Ancak ÅŸu bir gerçek ki, asidik ürünler hayatımızda son yıllarda daha çoktur ayrıca stres faktörü de vücudu daha asidik yapar. Asit/baz dengesinin % 30 % 70 oranında olması gerekir. Bu baÄŸlamda vücudumuza aldığımız asidik bazik besin öÄŸeleri dengelenmelidir.

​

Vücuttan uzaklaÅŸtırılmaya çalışılan bu asitlerin bir bölümü organ ve eklemlerde birikerek çeÅŸitli saÄŸlık sorunlarına neden olurlar. ( Gut hastalığı bunlardan biridir ) Vücuttaki asit oranı arttığında hücrelerin oksijenlenmesi azaldığı için kanser oluÅŸma riski çok daha yüksek bir düzeye gelir. Vücut asidik oldukça paratiroid hormonu yükselir ve kemiklerden kalsiyum çekilimi artar osteoporoz riski yükselir. Ayrıca iltihaplı enfeksiyon hastalıkları, alerji, kas ve eklem hastalıkları, yüksek tansiyon ve kronik yorgunluk oluÅŸma potansiyeli de çok artar. Bazı hastalıklar da vücuttaki asit-baz dengesinin bozulmasına neden olabilir. ÖrneÄŸin ishal sebebiyle vücut bazik iyonları kaybeder ve bu durum asidoza ( asitlik artışına ) neden olur. Bu yüzden ishal durumunda alkali beslenmeye daha çok dikkat etmek gereklidir.

​

Koruyucu saÄŸlık anlayışıyla, bu hastalıklar oluÅŸmadan bedenimizin asit – baz ayarı dengelenmelidir. Bunun için asidik ürünlerden uzak durmak ve alkali olanlara yönelmek iyi bir çözüm olacaktır. Çünkü denge hemen hemen her zaman asitliÄŸe doÄŸru kayma eÄŸilimindedir.

Gıda

 

Dünya nüfusunun hızla artması, artan çevre kirliliÄŸi, ekonomik güçsüzlük ve eÄŸitim yetersizliÄŸi beslenme sorunlarını derinleÅŸtirmekte ve güvenli gıda teminini zorlaÅŸtırmaktadır. Güvenli (saÄŸlıklı) gıdayı, besleyici deÄŸerini kaybetmemiÅŸ, fiziksel, kimyasal ve biyolojik tehlikeler açısından temiz ve bozulmamış gıdalar olarak tanımlayabiliriz. Birçok tehlike gıda güvenliÄŸini tehdit etmekte ve gıdaların saÄŸlığımızı bozucu unsurlar haline gelmesine neden olabilmektedir. Çiftlikten çatala kadar geçen tüm aÅŸamalarda gıdalar farklı kaynaklardan çeÅŸitli zararlı unsurlarla bulaÅŸabilmektedir. Gıda güvenliÄŸini tehdit eden baÅŸlıca unsurlar fiziksel, kimyasal ve biyolojik tehlikelerdir.

​

Tüketiciler her gün onlarca farklı gıda katkı maddesi (GKM)  ve gıdalara bulaÅŸan diÄŸer kimyasal maddelerle etkisine maruz kalmaktadır. Kimyasal tehlikeler gıda içinde saklandığı ya da bekletildiÄŸi kaptan çözünme sonucu geçen veya çevresel atıklardan bulaÅŸan metaller (civa, kurÅŸun, kadmiyum gibi), dioksinler, tarım ilaçları, iyi durulanmayan kaplardan geçen deterjan atıkları, gıda ambalajlarından bulaÅŸan kimyasallar, pestisitler ve veterinerlik ilaçları kalıntıları, önerilen miktarların üzerinde kullanılabilen gıda katkı maddeleridir. Son 15 yıldır geliÅŸmiÅŸ ülkeler baÅŸta olmak üzere dünyada gıda üretiminde katkı maddeleri, hormon ve tarım ilacı kullanımında ciddi artış olduÄŸu bilinmektedir. ÖrneÄŸin sadece Ä°ngiltere’de bir yıl içinde kullanılan GKM toplam ağırlığının iki yüz bin tonu geçtiÄŸi sanılmaktadır.

Koruyucu Önlemler

​​

  • DoÄŸru ve derin nefes alımı, düzenli ve tempolu egzersizler oksijen alımını arttırıp kanın alkali olmasına çok büyük oranda yarar saÄŸlar. Bu yüzden günlük ya da gün aÅŸrı en 20 dakikalık tempolu ( terletici ) egzersizler hem asit-baz dengesi hem de kas-iskelet sisteminin güçlenmesi için gereklidir.

​

  • C vitamini asidiktir. O yüzden bu vitamini içeren portakal, mandalina, limon gibi ekÅŸi meyveler asidiktir ancak limon, asidik-ekÅŸi tat olmasına raÄŸmen içeriÄŸinde bulunan zengin potasyum ve magnezyum sayesinde suyun içinde ve vücutta alkali etki gösterir.

​

  • Benzer ÅŸekilde vücudunuzun pH deÄŸerini alkali yapmanın en basit yollarından biri de alkali su içmektir. 2 litre suya yaklaşık 1 yemek kaşığına yakın karbonat koyun ve karıştırın. Gün boyu bu suyu içmeye devam edin. Bu ÅŸekilde bir kaç hafta devam edilmelidir.

​

  • Sebzeler mümkünse çiÄŸ, yoksa buÄŸulama usulü içeriklerindeki bazik etkiyi yok etmeyecek ÅŸekilde tüketilmelidir. Özellikle de; ıspanak, brokoli, kuÅŸkonmaz, hindiba, enginar, lahana, karnabahar, turp, pırasa, marul ,tere, semizotu, ÅŸalgam, pancar, kereviz, yeÅŸil fasulye, taze bezelye, kabak, tatlı kabağı, zeytinyağı, keten tohumu, yeÅŸil çay, bitki çayları, hurma, havuç, karpuz ,kavun, ananas, kivi, avokado, nar ,incir, zencefil, badem, susam, elma…

​

  • Vücudu asidik yapan besinlerden olabildiÄŸince uzak durulmalı ve kontrollü tüketilmelidir. Özellikle de; kümes hayvanları, yumurta, tüm süt ürünleri, rafine edilmiÅŸ undan yapılan gıdalar, özellikle beyaz un ve beyaz ÅŸeker, sentetik tatlandırıcılar, kimyasal katkı maddeleri, ketçap, mayonez, hardal, gazlı içecekler, fazla miktarda kahve ve siyah çay, alkol, kızartmalar, cips, rafine tuz, fruktoz, mısır ÅŸurubu, margarin, jöle, ağır yaÄŸlı ÅŸarküterilerin yanı sıra sigara, tütün mamulleri, uyuÅŸturucu da asidikliÄŸi arttırmaktadır.

​

  • Uykusuzluk, hareketsizlik, stres, kaygı, öfke gibi duygusal düÅŸünsel durumlar da bedenin dengesini asitliÄŸe doÄŸru kaydırır. O yüzden, spor, sanat, hobi uÄŸraÅŸları, seyahat, stres yönetimi, dinginlik saÄŸlayıcı meditasyon ve yoga gibi hem zihinsel hem fiziksel etkinlikler de saÄŸlığımızı korumada çok önemli bir etkiye sahiptir.

​

  • Radyasyona maruz kalmak da asitliÄŸe doÄŸru dengenin bozulmasına neden olur. Bu yüzden aşırı güneÅŸ ve baÅŸta cep telefonu olmak üzere, elektronik eÅŸyaları da bedenimize yakın tutmamız gerekir. ÖÄŸlen saatlerinde güneÅŸin zararlı UV ışınlarından korunmak, cep telefonlarını kulaklıkla ve kısa süreli kullanmak, uyurken olabildiÄŸince uzaÄŸa koymak koruyucu etki saÄŸlar.

 

​

​

  • X
  • Facebook Sosyal Simge
  • Instagram Sosyal Simge
  • LinkedIn Sosyal Simge
  • YouTube Sosyal Simge
bottom of page